Anasayfa / Köşe Yazıları / Dezenformasyonla Mücadele Yasası

Dezenformasyonla Mücadele Yasası

Dezenformasyonla Mücadele Yasası olarak bilinen, Basın Kanunu ile Basın Kanunlarında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun teklifi TBMM Genel Kurulu’ndaki görüşmeleri sürüyor.

Bu düzenlemeyle özellikle sosyal medya ve internet ortamındaki haber sitelerine yönelik önemli adımlar atılıyor. Bunun yanı sıra bu düzenlemeyle özellikle sosyal medyada son yıllarda giderek yıkıcı etkilere yol açan yalan haberlerle mücadele edilmesi hedefleniyor. Yalan haberler kasıtlı olarak yayılarak, kamu düzenini bozmaya, toplumsal barışı ve huzuru zedelemeye yönelen şer çabaların önüne geçilmeye çalışılacak.

Genel olarak internet medyası olarak nitelenen ve yeni teknolojik gelişmelere bağlı olarak çeşitlenen ve yaygınlaşan yeni medya alanlarında hukuki düzenlemenin yapılması her geçen gün zorunluluğa dönüşmüştü. Tıpkı ABD, Avrupa ve dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi.

Düzenlemenin ihtiyacına ilişkin yapılan şu vurgular meselenin esasını ortaya koyuyor; “İnternet medyasının ve sosyal ağların yaygınlaşması yeni potansiyeller kadar hak ihlallerini ve suiistimalleri de beraberinde getirmektedir. Bireyin kişilik haklarından, devletin ulusal güvenliğe uzanan çeşitli alanlardaki gücü ve etkisi gün geçtikçe kontrolsüz biçimde artan yeni medya formları, hukukun üstünlüğü ilkesini tanıyan hiçbir ülkede denetimden, düzenlemeden ve yaptırımdan muaf değildir. İnternet tabanlı platformların denetlenemez ve sorgulanamaz kabul edildiği günler tüm dünya ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti için de geride kalmıştır.”

Dezenformasyonla Mücadele Yasası neler getiriyor? Öne çıkanlar şöyle sıralanabilir;

İnternet Medyası yasal zemine oturtulacak.

İnternet medyası mensupları da basın kartı alabilecek.

Çocuklar ve kişilik hakları korunacak.

Sosyal medya şirketlerinin temsilci atama sorunu çözülecek.

Yasaya uymayan platformlara reklam alamama cezası gelecek.

Haber içeriğinde süreklilik korunacak.

Kasıtlı olarak yalan haber üretmek suç teşkil edecek.

Suç teşkil edecek yalan haber konusunda TCK’ya eklenen yeni madde ile ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’ suçu tanımlanıyor. TCK’ya “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” başlığı ile Madde 217/A ekleniyor. Buna göre ; “(1) Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.

(2) Suçun, failin gerçek kimliğini gizlemek suretiyle veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkraya göre verilen ceza yarı oranında artırılır.” Hükmü oluşturuluyor.

Bu hükmün uygulanmasında ise yani “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçunun oluşması için 5 ana şart aranacak. Onlar;

1. Yayılan haber gerçek olmamalıdır.

2. Ülkenin güvenliği ve kamu sağlığı ile ilgili olmalıdır.

3. Halk arasında panik, korku ve endişe oluşturma kastı taşımalıdır.

4. Kamu barışını bozmaya elverişli olmalıdır.

5. Aleni (yani ilgisi olmayan kişilere ulaşabilir) olmalıdır.

Yasanın suç konusu olan bölümüyle ilgili şu hususların altı çiziliyor;

“İtibar suikastı ve sosyal medya mağduriyetlerinin artması ile devletler “ultima ratio” yani “son çare” olarak meseleyi suç kapsamına almaktadır. Ülkemizde getirilen düzenleme de bu doğrultuda geliştirilen çözümlerden farklı değildir. Düzenleme bir kimsenin “yalan söylemesi” durumuna indirgenebilecek nitelikte değildir. Zira söz konusu yalanın toplumu etkileyecek düzeye gelmesi halinde dahi bu eylem ancak diğer 4 şartın da oluşması halinde suç olarak görülmektedir. Bu maddenin ‘dar yorumlanabileceği’ yönündeki kaygılar bu anlamda yersiz kalmaktadır. ‘İfade” kapsamındaki suçların çoğu gibi araçsallaştırılması riskine dikkat çekilmesine karşın bu bağlamdaki dosyaların pek çoğunda değerlendirme kriterleri Yargıtay’ın yaklaşımlarına ve AYM’nin kararlarına göre gelişmektedir.

TCK’ya eklenen yeni madde ile cezalandırma değil uyarma ve davranış değişikliğine sevk etme hedeflenecek. Bilmeden yanlış bir bilgiyi yaymak, bir resim üzerinde oynamak, gerçek olmayan içerik üretmek, ses veya fotomontaj yapmak suç olarak nitelendirilmemektedir. Suç niteliği atfedilen alan oldukça sınırlı ve belirgin olma özelliği taşımaktadır.

Verilecek ceza 1-3 yıl arasında olduğu için işlendiğinde ertelenmesi, paraya çevrilmesi veya hapis dışında bir yaptırıma tabi tutulması mümkündür. Yargılama sonunda ceza verilse bile hapis yolu kapalıdır. Zira bu cezanın infazı yoktur. Bu da yapılan düzenleme ile yalan haberi bilerek yayan kimse dahil bu tip eylemlerde bulunan kişileri cezalandırmanın değil uyarmanın ve davranış değişikliğine sevk etmenin hedeflediğini göstermektedir. Suçun niteliği itibarıyla tutuklama kararı da verilemeyecektir ve karar temyize açık olacaktır.”

Uzun sözün kısası; hakikat mücadelesi sürüyor. Sürmeye devam edecek…

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …