Anasayfa / Gazete Röportajları / CHP İçinden Yansıyanlar

CHP İçinden Yansıyanlar

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yönelik soruşturma kapsamında tutuklamalar yapıldı. Başta İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu olmak üzere, Şişli ve Beylikdüzü Belediye Başkanları ile 48 şüpheli hakkında tutuklama kararı verildi.

İki ayrı dosya olarak yürütülen yolsuzluk ve terör soruşturmalarından gelen tutuklamalar 3 Belediye’de Başkanların görevden alınmalarına yol açtı. Bunlardan İBB Başkanı ve Beylikdüzü Belediyesi Başkanı yolsuzluk soruşturması kapsamında tutuklandıklarından yarın belediye meclislerinde yapılacak olan oylamayla seçilenler başkanlık görevini vekâleten yapacaklar. Şişli Belediyesi Başkanı ise terör soruşturması kapsamında tutuklandığı için Valilik tarafından başkanlığın ifası için Şişli Kaymakamı görevlendirilmiştir.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen yolsuzluk ve terör soruşturmaların birçok alt başlık altında yürütüldüğü anlaşılmaktadır. Bu kapsamda; 8 açık tanık ve 4 gizli tanık beyanları, müşteki sıfatıyla şikayetçi olanların beyanları, MASAK raporları, vergi müfettişlerinin raporları, İçişleri Bakanlığı’nın tevdi raporları, tapeler, el konulan bilgisayar içerikleri gibi bir çok delile dayandığı iddia edilen çok geniş kapsamlı bir soruşturma süreciyle karşı karşıyayız. Bu sürecin hukukun temel ilkelerine azami özen gösterilerek yürütülmesi esastır. Ortaya atılan iddiaların kanıtlanması zorunludur. Bunun için sabırlı olmak gerekir. Peşinen ne suçlu ne suçsuz hükmünü şu aşamada kimse veremez. Adil yargılanmayla gerçeklerin ortaya çıkması hepimizin temel beklentisi olmalıdır. Şimdiden soruşturmanın dayandığı kanıtları yok soymak, geçerli görmemek, siyasi bir tutumdur. CHP yönetimimin; dosyanın içeriğine, kanıtların ve tanıkların durumunun tüm ayrıntılarını şu aşamada yeterince bilmeden tümden yok saymaları, tamamen siyasi tercihleridir. Bu noktada sivil itaatsizliği yaşatabilmek adına sokak çağrıları yapmak, yaşanacakların sorumluluğunu da üstlenmektir. Zira provokasyonlara açık hale getirmenin sorumluluğu ağırdır. Üniversite gençleriyle güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmek yapılabilecek en büyük kötülüktür. Her daim pusuda olan Türkiye hasımlarının sahne almasına yol açacak ikilimi oluşturmak, son derece tehlikelidir. Sokakların; 6-7 Ekim olaylarının, Gezi kalkışmasının benzerine dönüşme riski göz ardı edilemez. Kontrol edemeyeceğiniz sokak çağrıları; terörsüz Türkiye hedefini baltalamaya çalışanları da cesaretlendirir. Asitlerle, baltalarla polise yapılan saldırılar, kontrol edemeyeceğiniz sokak çağrılarının eseridir. Bu konuda biran evvel itidalli olunması zorunluluktur.

CHP Genel Başkanı bu arada olağanüstü kurultay kararı aldıklarını duyurmuştur. Tam da bu noktada sokaklar üzerinden benimsedikleri kitleleri tahkim etmeye çalışan siyasi yöntem bir önemli adımı da akla getirir. O da şayet hukuken yapılması mümkün olursa 6 Nisan’da olağanüstü kurultay’da tutuklu Ekrem İmamoğlu’nun tek aday olarak genel başkanlığa aday gösterilmesidir. Böylece İmamoğlu üzerinden başlatılan siyasi konsolidasyon çabası için çıta yükseltilmiş olur ve sırtındaki hançerler metaforunu hep diri canlı tutan Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığa yönelik siyasi pozisyon alma ihtimali ortadan kalkar. Kişisel hesaplar, ajandalar, çekişmeler, kişisel çıkarlara dayalı yarılmalar için önleyici bir adım olur. Tabi bunun için CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in tavrı belirleyicidir. O tavır ki, erken davrandı ve olağanüstü kurultay açıklamasıyla kendi adaylığını da duyurdu. Bu durum Özgür Özel’in olaylı kurultay sonrası seçilmesini sağlatan İmamoğlu’nun üzerindeki etkisinden kurtulma çabası olarak görülüyor. Böylece parti içinde hukuken öyle olsa da asıl fiili olarak birinci adam olmaya kilitlenmiş durumda. Bu zeminde Mansur Yavaş’ın cumhurbaşkanı adaylığına yönelik hayat hakkı bulma imkanı çok zorlaşacak. İmamoğlu üzerinden oluşturulmak istenen mağduriyet algısının siyasi temsilciliği de Özgür Özel uhdesinde olabilecek.

Ama CHP Genel Başkanlığı koltuğu sıcaktır ve bedene sirayet edince kolayca kalkılamaz. Öte yandan en önemli rakibi İmamoğlu tutuklanınca, daha önce erken seçim çağrılarına karşı çıkan Mansur Yavaş dün alelacele yaptığı açıklamayla erken seçim çağrısı yapmıştır. Bu da kişisel hedefin, hesabın dışa vurumudur.

Uzun sözün kısası, CHP içi kişisel çekişme, kişisel hesaplar her şeyin önüne geçmeye devam ediyor. İmamoğlu’nun diplomasının iptali konusu da dahil Başsavcılığın yürüttüğü tüm soruşturmalarda ana kaynak; CHP içi çekişmelerden doğan şikayetler, ihbarlar, kanıtlar, tanıklıklardır. Aslında CHP içi operasyonların hukuka yansımasıyla karşı karşıyayız. CHP iç savaşını yaşıyor. Bir süre sonra kişisel çekişme ve görünür görünmez husumetlerin etkisiyle, İmamoğlu cezaevinde unutulursa, buna çok da şaşırmamak gerekir. Kurultaylara şaibeler sıfatının yakıştırılmasına yol açan CHP’de koltuk kavgası giderilmedikçe daha çok şeye şaşırmamak gerekecek. Oysa derlenip toparlanarak CHP’nin epeydir unuttuğu, ihmal ettiği Türkiye adına fikir ve politika üretmeye başlaması gerekir.

Bakalım iç çekişmelerden nasıl çıkacak, bekleyip göreceğiz.

Önerilen Haber

Terörsüz Türkiye seferberliğinden rahatsızlık duyanlar

MHP lideri Dr. Devlet Bahçeli’nin tarihi çıkışıyla başlayan terörsüz Türkiye hedefi aşama aşama yol alırken, …