Suriye’de muhaliflerin rejime karşı harekatı çok hızlı ilerleyerek sürüyor. En son olarak başkent Şam hattına doğru Hama ve Humus şehirleri de muhaliflerin eline geçmiş durumda.
Muhalifler hedeflerinin Şam olduğunu kararlılıkla ortaya koydular. Görünen o ki, rejimin Şam’da da tutunabilmesi mümkün değildir. Olağanüstü bir gelişme olmadığı takdirde Esad için yolun sonuna gelinmiş durumda.
Zira bu noktaya kadar net olarak anlaşılmaktadır ki, Esad güçlerinin tutunacak bir yanı yoktur. Zaten bugüne değin başta İran ve Rusya desteği olamasaydı bu kadar süre yine koltuğunu koruyamazdı. Ancak bugün çok çarpıcı bir şekilde görülüyor ki, ne İran ne de Rusya’nın desteği de koltuğunu korumaya artık yetmeyecek.
Oysa Türkiye’nin sahadaki varlığının ve en son uzattığı elin kıymetini bilseydi, Suriye topraklarında kaosun düzene girmesi konusunda siyasi çözümün oluşması zemininde katkı sunmuş olurdu. Ancak son dönemde kendisini öylesine güvende hissetti ki, yeniden Arap Birliği’ne dönüşünü, Körfez ülkelerinin yeniden diplomatik temsilcilikler açma adımlarını gücünü korumanın sonuçları olarak yorumladı. Sahada terör örgütleriyle mücadele eden tek güç olan Türkiye’ye Suriye’den çıkması çağrısı, Suriye’nin parçalanmasına razı olmak demekti.
Oysa ülkesinin en önemli toprakları PKK terör örgütünün elindeydi. Bırakınız bu durumdan rahatsız olmayı, yeri geldi PKK ile iş tuttu. ABD-İsrail projesi olan PKK eliyle terör karakolu oluşturma çabasına seyirci kalarak destek oldu. Zira Türkiye Suriye sahasında PKK ve DEAŞ terör örgütlerine karşı amansız mücadele ederek, Suriye’nin parçalanmasının önüne geçmiş oldu. Bunun kıymetini bilmeyen Esad için Suriye’nin toprak bütünlüğü değil, koltuğunun varlığı her şeyden önemliydi. Şimdi de muhalif güçlere karşı koyamadığı yerleri PKK terör örgütünün eline geçmesi için çaba sarf ediyor. Esad-PKK dostluğu, zaman içinde ABD-İsrail tarafından da kıymetlendirildi.
Ülke nüfusunun yarısından fazlası yerinden, yurdundan edilmiş, hayatını kaybetmiş, insanlık dışı muamelelere uğramış ama Esad için her zaman koltuğu her şeyden öncelikli olmuştur. Şimdi o koltukta gitmek üzeredir. Ne Rusya ne de İran bu durumu tersine çevirmeye niyetlidir. Niyetli olsalar bile Esad’ın koltuğunu korumak konusunda muktedir olmaları da güç görünmektedir.
Türkiye’nin tavrı da, kararlılığı da çok nettir. Fırat’ın doğusuna odaklanmış PKK terör örgütünün sökülüp atılması kaçınılmazdır. Türkiye’ye sığınmış Suriyelilerin yurtlarına dönmeleri esastır. Şimdiden Halep’e geri dönüşler başlamıştır. Bundan sonrası için meşru muhalefetin haklı taleplerinin karşılanması, siyasi sürecin önünün açılması kaçınılmazdır.
Tüm bunlar yaşanırken emperyalizmin çıkarlarına dayalı Suriye’nin parçalanmasının önüne geçilmesi de hayati önemdedir.
Bu zeminde kabul edilmelidir ki, Türkiye’nin değerini bilmeyenlerin sahada hüsrana uğraması da kaçınılmazdır.
 Prof. Dr. İ. Yaşar Hacısalihoğlu Resmi Web Sitesi
Prof. Dr. İ. Yaşar Hacısalihoğlu Resmi Web Sitesi