Anasayfa / Köşe Yazıları / Washington’da seçim sandığı yok

Washington’da seçim sandığı yok

“Türkiye’de seçime giren herkes aşırı kutuplaşmanın egemen olduğu bir atmosferle baş etmek durumunda. Böyle bir sorunun üstesinden gelebilmek için, kendimi doğrudan seçmene tanıtmaya karar verdim… Neden? Çünkü kutuplaşma ve otoriter popülizmin tek panzehirinin böyle bir yaklaşım olduğu sonucuna vardım.

Bugün ülkemizde medya, iktidardaki AKP’nin kontrolü altında olduğu için, o partiye karşı olan birisinin öne çıkması son derece zor…

Zaferimizi, iktidar partisinin bu sonucu önlemek amacıyla koyduğu sayısız engele rağmen kazandık. Ancak Yüksek Seçim Kurulu 17 gün sonra, iktidar partisinin yolundan giderek sonuçları iptal etti.

Dolayısıyla kampanyamıza yeniden başladık. Her gün çalışan 155,000 bin gönüllüyle birlikte gözümüzü 23 Haziran’a diktik. Şuna inanıyorum ki, eğer İstanbul’da seçmen iradesi, hukuk kurallarına müdahale edilmeden özgürce ve hakça ifade edilebilirse, vatandaşın o müthiş enerjisi, otoriterliğe karşı durabilmenin mümkün olduğunu hepimize gösterecektir. Otoriterizme karşı direnç, insanlarla diyalog ve dayanışma içinde toplumdaki parçalanmaları aşmaktan geçer; ki bu Türkiye sınırlarının ötesinde de uygulanabilecek bir yöntemdir. Çoğulculuk yurtiçinde de, dışında da düşmanımız değildir…”

Bu sözler tahmin edeceğiniz gibi İstanbul Belediye Başkan adayı Ekrem İmamoğlu’na ait. 4 Haziran’da ABD’nin Washington Post Gazetesi’ne yolladığı;

“İstanbul belediye yarışını nasıl kazandım (ve nasıl yeniden kazanacağım)” yazısında yer alan ifadeler. Yazıda ABD’ye, Türkiye otoriterlikle takdim edilerek, açıkça kötüleniyor. Rahatsız edici, üzüntü verici.

Bunu niçin yaparsınız? Nedir beklentiniz? Washington’dan oy gelmeyeceğine göre, neyin gelmesini istiyorsunuz? Kime, kimlere ne için kendinizi tanıtma ihtiyacı duydunuz? Onlardan hangi katkıyı bekliyorsunuz? Genellikle seçilmiş veya atanmış görev yapan Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakan ve hatta Belediye Başkanı ülkesini tanıtmak için, ülkesinin iyiliğine olan yazılar yollarlar ama siz henüz adayken ve üstelik Türkiye’yi şikayet edercesine bu yöntemi neden tercih ettiniz? ABD’nin, YSK’nın seçim yenileme kararına ilişkin, “bunu not ettik” diyenlere, bu bizim seçimimiz, biz kendi sorunumuzu kendimiz çözeriz diyebilir misiniz?

Söz konusu gazete bu yazının altına daha önce kendilerinde yayımlanmış başkalarının yazılarını okunması için linklerini vermiştir. Bu yazıların tamamı Türkiye’yi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kötüleyen yazılar. O isimler de Demirtaş, FETÖ’cü Enes Kanter, Davos Moderatörü gibi zatlar.

Yani gazete demektedir ki; Ekrem İmamoğlu’nun yazısını okurken onunla bütünlük arz eden alttaki yazıları da okuyun.

Pazar gecesi yapılan iki adayın tartışmasında bu soruların da sorulmasını beklerdik.

Pazar akşamı yapılan tartışmadan geriye kalan en çarpıcı noktalar ise şöyle sıralanabilir; Ordu Valisi’ne hakaret ve bu konuda cevapsız kalan Fatih Portakal’a yapılan atıf. CHPnin başvurusuyla Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği öğrencilere burs. Beylikdüzü’nde vaat edilmiş ama yapılmamış kreşler, belediyenin bilgilerinin yedekleme değil, kopyalama arzusu. Öncelikle seçimin yenilenmesini değil, tüm oyların sayılmasının istenmesine rağmen bunu istemeyen CHP. Özellikle ulaşım projelerinde fark.

Tüm bunların ve diğer hususların değerleneceği yer Türkiye, değerlendirecek olan İstanbul seçmeni. Ne Washington, ne ABD ne de Washington Post okuyucuları…

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …