Anasayfa / Köşe Yazıları / Türkiye’nin yükseliş sancısı

Türkiye’nin yükseliş sancısı

Türkiye yükseliş sürecini en az sorunla sürdürebilmesi, iç yapısındaki bütünleşmeye, uyuma, ortak inanç ve kararlılığa bağlıdır. Yükseliş eğilimi, çoğu zaman sancılıdır, doğum sancısına benzer ve sabır ister, dayanıklılık ister ama sonu selamettir. Türkiye yükseliş eğilimini, kararlılığa dönüştürmüştür. Yol uzundur ve meşakkatlidir. Türkiye bunun da farkındadır.

Her şeyden önce kabul edilmelidir ki; Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu evre, açık bir güç mücadelesi evresidir. Uluslararası ortam esasen bir güç mücadelesinin sahnesidir ve yükselen güçler hedef durumundadır. Zira bilinmelidir ki, sistem birinin kazanıp birinin kaybetmesine göre işlemektedir ve kürenin çok geniş sanılan siyasi coğrafyası aslında en kıymetlilerine odaklıdır ve bu anlamda dardır. Tarih boyu da bu önemini yitirmemiştir. Hep aynı coğrafi alanların egemenlik arayışlarına konu olduğunu, hep aynı coğrafi alanların üzerinde egemenlik mücadelesi yaşandığını söyleyebiliriz.

Türkiye bu siyasi atlasın tam merkezindedir. Bu konum; onun için ayrıcalıklı olduğu kadar, zahmetlidir de. Bu zahmeti büyük bir hassasiyetle, dantel işler gibi titizlikle ve sabırla, kararlıkla fırsata, zenginliğe, güce dönüştürmek mümkündür ve bu durum Türkiye’nin olmazsa olmazıdır.

Türkiye’yi yöneten siyasi irade de bunu istiyor. Merkezine ülke çıkarlarını alarak, bulunduğu coğrafi konumun tüm imkanlarını kıymetlendirerek, çok seçenekli, çok bileşenli stratejik ilişki dinamiği oluşturmak istiyor. Bu istek sadece yeni ilişkilerin üretilmesi değil, aynı zamanda unutulan ve unutturulan özellikle medeniyet havzasının tarihsel denklemlerini hareketlendirmek anlamına da geliyor.

Bu noktada dış politika başlığına dair ne varsa o aslında iç politikanın da başlığıdır. Türkiye için bugün; iç politika, dış politikadır, dış politika da iç politikadır. Her ikisi de birbirinden ayrılmaz bütünlük içindedir. Zira Türkiye Soğuk Savaş Dönemi’nin bağımlılıklarından sıyrılarak, tüm yapılarıyla, unsurlarıyla bütünleşerek, geleceğine sahip çıkma kararlılığındadır. Hedeflerini kendi iradesiyle belirleyen, Türkiye’yi Türkiye’den yöneten, istiklal yürüyüşünü sağlam iradeyle sürdüren bir ülke olarak, tüm ilişkilerini saygıya dayalı ve asimetrik değil, simetrik kılmak istiyor.

Tüm bunlar için; ülkenin tüm değerlerini, tüm varlıklarını, tüm kurumlarını ortak amaca hizmet etmek üzere bütünleştirerek, tüm mikro çıkarlar makro çıkarla örtüştürerek, uluslararası ortamın güç mücadelesinde gücünü dosta düşmana göstermek esastır.

Bilinmelidir ki, uluslararası ortam aslında bir av sahasıdır. Avcısı bol, av arayışı süreklidir.

Ancak Türkiye, ne av olacaktır, ne de başkalarını av yapacaktır. İstiklal meşalesiyle, tüm mazlum milletlere ışık olmaya, rehber olmaya devam edecektir.

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …