Rahatsız olanlara duyurulur; Çizgimizi aşıyoruz…

Türkiye kabına sığamayan dinamik yapısıyla geleceğine kararlılıkla sahip çıkmaya devam ediyor. Son olarak Libya’da yaşanan gelişmeler, Türkiye’nin rotasının ne denli isabetli olduğunu bir kez daha gösterdi.

Libya ile yapılan deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasını içeren Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) anlaşması ve ardından bu anlaşmanın varlığını ve geleceğini güvence altına almayı amaçlayan Güvenlik ve Askeri Anlaşma, Doğu Akdeniz’de yeni stratejik iklimin belirleyicisi olmuştur.

Bu yeni iklim; Türkiye’nin sadece bugünü ve yakın geleceğini değil, en az 500 yıllık geleceğine dair doğal kaynaklar açısından büyük zenginlik sunan Doğu Akdeniz’deki haklarımızın korunması açısından yeni bir dönemin başlangıcıydı.

Emperyalist sömürgeci güçlerin kuklası, bozguncu, darbeci Hafter’ in, Libya’nın meşru hükümetine karşı başlattığı saldırılarla umutlananlar, şimdi büyük bir hayal kırıklığı içinde kıvranıyorlar. Hem Libya halkının geleceğine ipotek koymayı, hem de Türkiye’yi Antalya Körfezine hapsetmeyi planlayanların şer hevesleri kursaklarında kaldı.

Türkiye’nin desteğiyle Libya meşru hükümeti, Hafter’in işgal ettiği mevzileri teker teker temizleyerek, Hafter kuklasını ve arkasındaki efendilerini bozguna uğrattı. Hafter son çareyi, Mısır’ın Hafter’i darbeci Sisi’de aradı ve dedi ki; “Türkiye, Libya ve Mısır’ı kuşatmaya çalışıyor. Başkan Sisi’yi Türkiye’yi durdurmaya çağırıyorum.”

Ah zavallı piyonlar. Sömürgecilerin payandalı kuklaları; birbirlerini nasıl da tanıyor, nasıl da birlikte kıvranıyorlar. Medeniyet topraklarını kirleterek, mazlum halkları sömürgecilere köleleştirme çabaları için nasıl da kendilerini paralıyorlar. İbretlik bir durum.

Türkiye bu kirli oyunu bozmuş, hakkın, hukukun, adaletin gereğini sadece kendisi için değil, hedefe konan ülkelerin, bölgenin tüm mazlum halkları için yapmıştır.

Oyun bitmiş midir? Hayır. Çırpınışları sürmektedir. Hafter’in ateşkes çağrısı; yeni kirli tezgahlar hazırlama ve yeni şer destekler elde edebilmek için zaman kazanma çabasıdır. Türkiye’nin kararlılığı, bu çabayı da boşa çıkaracaktır.

Sömürgeci emperyalist güçlere ve kuklalarına karşı hep söyleyegeldiğimiz bir şey vardı; direnen kazanır.

Evet direniyoruz, çarpışa çarpışa direniyoruz. Türkiye’nin istiklal davasını var etmek, yüceltmek için direniyoruz, mücadele ediyoruz. Libya’da ki direncimiz ve mücadelemiz de istiklal davamızın bir parçasıdır. Libya’nın haklarına sömürgecilerin göz dikmesi; İzmir’e, İstanbul’a Trabzon’a, Diyarbakır’a göz dikilmesiyle eşdeğerdir diyorduk. Hiç kimse; “ne işimiz var Libya’da” demesin, yoksa sömürgeci güçlerle aynı safa, aynı dile, aynı iklime bürünür diyorduk.

Ve altını çiziyorduk; “Türkiye, Libya’ya Doğu Akdeniz’deki çıkarlarını korumak için gidiyor. Libya ile anlaşarak, belirlenen deniz yetki alanlarının korunması için gidiyor” diyorduk.

Sonuçta bugün yaşanan gelişmeler, bu gerçeği başarıyla hayata dair kıldı ve tarihe işledi. İktidara muhalefet etmek için; “Türkiye, Libya ile güvenlik ve askeri anlaşma yapmakla çizgiyi aşıyor” cümlelerini sarf edenlere sesleniyoruz; Gördünüz mü şimdi ne demekmiş çizgiyi aşmak? Evet çizgiyi aşıyoruz. Türkiye’nin haklarını her yerde korumak için çizgiyi aşıyoruz. Türkiye’nin güvenliğinin, ulusal sınırlarıyla sınırlanmayacağı kadar genişlediği için çizgiyi aşıyoruz. Sömürgeci akbabalara ve onların piyonlarına karşı haklarımızı ve bölgenin tüm mazlum halklarının haklarını korumak için çizgiyi aşıyoruz. Türkiye’nin bağımsızlığı için, istiklal davasını, mücadelesini kararlılıkla sürdürmek için çizgiyi aşıyoruz.

Libya ile yeniişbirliği için atılan yeni adımı; “Erdoğan Libya petrolünün peşinde buna izin vermeyeceğiz” sözleriyle muhalefet edenlerin hala aynı sorunlu çizgiyi koruduklarını da görüyoruz. Gerçekten üzülüyoruz, yadırgıyoruz…

Gerçi aynı sözlerin sahibinin daha önce; “Bu hükümet dünyanın en iyi işiniz de yapsa alkışlayacak değiliz” demiş olması, bir derece üzüntümüzü hafifletiyor.Zira onun sözlerinden Ülke için iyi işler yapıldığını anlıyoruz…