Anasayfa / Köşe Yazıları / Erken seçimden değil, konuşulmasından medet umanlar

Erken seçimden değil, konuşulmasından medet umanlar

Türkiye’nin gündemine erken seçimi sokma gayreti dikkat çekiyor. Ortada olmayan bir atmosferi oluşturmaya çalışmak, klasik iktidar-muhalefet siyasi çekişmesinin doğal bir sonucundan öte anlam taşımıyor.

Her şeyden önce Türkiye seçim yorgunu ve yeni bir yönetim sistemine geçeli çok az bir zaman oldu. Sistemin işleyişine dair atılması gereken adımlar, sistemin ana çerçevesini ete kemiğe büründürecek olan bazı kanunların devreye girmesi gerekiyor.

Bu noktada son derece önemli reformların hayata geçmesi gerekiyor. Nitekim bu çerçevede ilk adımlar atılmaya başladı. Yargı reformu strateji paketi bunlardan biri. Çok önemli değişiklikler içeriyor ve yeni sistemin dinamik yapısıyla uyumlu bir işleyişi öngörüyor. Bizim de katıldığımız, geçen perşembe günü Külliye’de gerçekleşen zirvede, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı Tarım Orman Şurası’nın kararları da bu kapsamda değerlendirilmelidir. Zira son derece önemli kararları ve kararlılıkları içeriyor. Tarım da doğru, sürdürülebilir, akılcı, bilimsel gerekliliklerle hazırlanmış üretim seferberliğini başlatıyor. Küresel şirketlerin stratejik hamlelerine karşı, yine stratejik nitelikte önlemler alınıyor ve tarımın bir stratejik alan olduğu gerçeği ve titizliğiyle hareket ediliyor.

Sırada diğer reformlar var. Türkiye yeni sistemiyle adeta reformlar gündemine, fazına girmesi gerekirken, muhalefetin erken seçimi gündeme sokma gayretinin Türkiye’ye fayda değil, zarar getireceğini görmek gerekiyor.

Bu noktada farklı bir yöntem izleniyor. Bir yandan doğrudan, yüksek sesle erken seçim telaffuzu yapamamaya özen gösterip, bir yandan da alttan alta, inceden inceye erken seçim vurgulu bir tartışma yapılsın isteniyor. Aslında istenilen erken seçim değil. İstenilen erken seçimin hep konuşulması, tartışılması. Tabii bunun için dayanılan en temel gerekçe; Türkiye’nin şu anda yönetilemez olduğu algısını yerleşik kılmaya çalışmak. Bu algıyla gerçekleri örterek sonuç alınmaya çalışılıyor. Esasen Türkiye’nin gerçeği bunun dışındadır. Zira Türkiye bir yandan Suriye’nin kuzeyinde, Doğu Akdeniz’de, terörün her türlüsüyle mücadelede, savunma sanayiinde ve diğer alanlarda makro düzeyde istiklal kararlılığını sürdürüyor bir yandan da dayandığı ana hedefe kilitleniyor. O hedef ki; Türkiye’nin Türkiye’den yönetilme kararlılığıyla; üreten, güçlenen, tüm ilişkileri simetrik kılan, medeniyet havzasıyla büyüyen, yükselen Türkiye kararlılığıdır. Bu noktada ana tarih tezi budur ve bu doğru zemin, Türkiye’nin istiklal meşalesinin her geçen gün çok daha fazla gürleşmesi anlamına gelmektedir.

Bu hedef kabul edelim ki, zorlukları da içeriyor, rakiplerin dikkatini çekiyor ve engellemeleri çoğaltıyor. Tüm bunlar sadece dışarıdan yönelmiyor, içeriden de geliyor ve esas olan da içeriden gelenle, Türkiye’nin farklı gündemlerle, yapay çelişkilerle engellenmeye, oyalanmaya çalışılıyor. Günlük siyasi manevralarla Türkiye’nin büyük ideali, hedefi kararlılığı zayıflatılmaya gayret ediliyor.

Her kim ki; bunun bilerek, isteyerek ya öznesi ya da figüranı olmayı tercih ediyor aynı zamanda bu topraklardaki karşılığını da yok ediyor.

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …