Anasayfa / Köşe Yazıları / Ekonomik Savaş

Ekonomik Savaş

Her türlü yıpratma, diz çöktürme hamlesini tezgahlayanlar, terör örgütleri eliyle Türkiye’nin geleceğine ipotek koymak isteyenler, 15 Temmuz kaos planıyla Türkiye’yi iç savaşa sürüklemeye çalışanlar, ülkenin kurumlarının içine yerleştirdikleri, casuslarını her fırsatta Türkiye’nin denetimi için aktif kılanlar başarmamışsalar, ellerindeki başka hangi saldırı aracı varsa devreye sokmazlar mı?

Dövizin, doların yeri geldiğinde istikrar bozucu niteliğini, aynı zamanda güç ilişkilerine yönelik ekonomi-politik, stratejik bir enstrüman olduğu gerçeği reddedilebilir mi? Piyasa kırılganlığını hissettiğinde, ona olan ihtiyacın karşılanmasında güçlüğün olduğunu fark ettiğinde siyasal ve stratejik bir silah olarak kullanılacağı gerçeği yok sayılabilir mi? Teslim alınmak istenen ülkelerin ekonomik savaşlarla yüz yüze kaldığının sadece güncel değil aynı zamanda tarihsel bir gerçeklik olduğu göz ardı edilebilir mi? IMF eliyle ülkelerin geleceklerinin nasıl ele geçirildiklerinin, kaynaklarının nasıl başkalarına transfer edildiğinin bilinen gerçekler olduğu nasıl inkar edilebilir?

Türkiye’yi karşı karşıya bıraktırılmak istenen tabloyla nelerin hedeflendiği giderek çok daha fazla netleşirken, bu gerçekler nasıl yokmuş gibi davranılabilir? Yeni ekonomik modelin açıklanacağı duyurulmasına rağmen, bunu beklemeden aynı günün gecesi, sabahı doları, dövizi alevlendirmekle; “ hangi modeli açıklarsanız açıklayan, bizim istediklerimizi yapmadıkça rahat durmayız” mesajının siyasi nedenlerle verilmek istediğini nasıl görmezden geliriz?

Orta ve uzun vadeli makro ekonomik yapı ve buna bağlı göstergeler ve dengeler açısından kolayca gerekçe üretemeyeceğiniz ölçekte bir anlık taarruz gibi, savaş açmak gibi dövizi hareketlendirmenin siyasi ve stratejik mesajlarının olmadığına nasıl inanalım? Seçim sonuçlarının belli olmasından, yeni yönetim modelinin ilk pratiklerinin hızla başlamasından, bakanlar kurulunun ve Başkanın çalışma kadroları, çalışma yol ve yöntemlerinin belirmeye başlamasından bu güne, Türkiye’den rahatsızlığı duyanların huzursuzluğunun arttığını nasıl gözden kaçırabiliriz?

Bir an için düşününün, Türkiye aldığı mesafeyi bir kenara bırakarak, şunları söylemeye, yapmaya başlasaydı;

PKK/PYD terör örgütü eliyle Suriye’nin kuzeyinde terör koridorunu ve sonrasında İsrail’e kardeş olacak bir garnizon devletçiğine müsaade ediyorum. FETÖ ‘nün elebaşı başta olmak üzere tüm FETÖ kaçkınlarına vatan olmaya devam edin, iadelerinden falan vazgeçtim, bildiğinizi yapın. Terör örgütlerini bedelsiz silahlarla, akıl, üniforma, lojistik ve stratejiyle donatsanız da, sizlerden istediğim bazı silahları bedeli karşılığı sizden temin edemesem de , sizin istemediğiniz hiçbir ülkeden ihtiyacımı karşılamayacağım hatta kendi silahımı kendim de yapmaktan vazgeçeceğim. Milli ve savunma sanayi de geldiğim noktada son noktayı koyacağım ve yine eskisi gibi sizden, sizin istediğiniz ölçüde savunma sanayi ürünlerini almayla yetineceğim. Papaz Brunson başta olmak üzere istediğiniz kim varsa mahkemelerimin, yargımın kararlarını hiçe sayarak, onların yargılamalarını durduracağım ve istediğinizi ülkenize göndereceğim. Dolar istemediği için başka ülke paralarıyla, milli paramla ticari alışveriş yapmayacağım. İsterseniz IMF’nin tekrar kapısını çalacağım. Rusya, Çin ve diğer beğenmediğiniz ülkeler varsa onlarla istemediğiniz herhangi bir alış verişte bulunmayacağım. Teknoloji ve enerji bağımlılığımı en aza indirecek hedefler koymayacağım ve bu konuda aldığım mesafeyi körelteceğim. Tıpkı Soğuk Savaş döneminin blok bağımlısı gibi davranacağım.” Dese acaba Dolar yine böyle alevlenir miydi? Yine Türkiye’yi tehdit ederler miydi? Türkiye’ye yine bugünkü gibi ekonomik savaş açarlar mıydı? Asla.

 

https://www.aksam.com.tr/yazarlar/prof-dr-yasar-hacisalihoglu/ekonomik-savas-c2/haber-763323

 

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …